Türkiye’de Sansür Konusunda Sosyal Medya Şirketlerine Ortak Açık Mektup

8 Mayıs 2025

Mark Zuckerberg
Meta İcra Kurulu Başkanı,

Shou Zi Chew
TikTok İcra Kurulu Başkanı,

Neal Mohan
YouTube İcra Kurulu Başkanı,

Linda Yaccarino
X İcra Kurulu Başkanı,

Biz aşağıda imzası bulunan sivil toplum kuruluşları, şirketlerinizi Türkiye’deki kullanıcıların ifade özgürlüğü hakkına saygı göstermeye davet ediyor, Türkiye devletinin, uluslararası insan hakları hukukunun güvencesi altındaki ifade biçimlerini kısıtlayan sansür uygulamalarına karşı direnmenizi sizden ısrarla talep ediyoruz. Bu sansür, 19 Mart 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, 84 belediye yetkilisi ve siyasetçiyle birlikte gözaltına alınmasının ardından ülke genelinde başlayan hükümet karşıtı protestolar bağlamında gündeme gelmiştir. Sansürün en son örneği ise, İmamoğlu’nun 9,7 milyon kişi tarafından takip edilen Türkçe X hesabına erişimin, 8 Mayıs günü bir mahkeme kararıyla engellenmesi olmuştur.

Sosyal medya, Türkiye’de insanların bağımsız haberlere ulaşabildiği ve düşüncelerini nispeten özgür bir biçimde paylaşabildiği sayılı mecralardan biri olmayı sürdürmektedir. Devletin yoğunlaşan sansür politikaları ve sosyal medya şirketlerinin bu baskılara boyun eğmesi, bu hayati alanın tümden ortadan kalkması tehlikesini doğurmaktadır. Türkiye’de ifade özgürlüğünü hedef alan kapsamlı baskılar karşısında, sosyal medya şirketlerinin uluslararası insan hakları hukukuyla güvence altına alınmış ifade özgürlüğünü sınırlamaya dönük baskılara karşı güçlü ve ortak bir tavır alması her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır.

19 Mart’taki gözaltıların hemen ardından, İstanbul’daki internet kullanıcıları bant daraltma (internet yavaşlatma) uygulamasıyla karşı karşıya kaldı; bu uygulamayla sosyal medya platformları ile mesajlaşma uygulamalarına erişim 42 saat boyunca ciddi biçimde kısıtlandı. Yetkililer de sosyal medya şirketleri de bu kısıtlamaların hangi gerekçeyle yapıldığına ya da neye dayanarak kaldırıldığına ilişkin bir açıklama yapmadılar.

Protestoların yaygınlaşmasıyla birlikte, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) öğrenci grupları, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, kadın hakları savunucuları ve insan hakları aktivistlerine ait sosyal medya hesaplarına yönelik erişim engeli kararları almaya başladı. 5651 sayılı yasanın 8/A maddesine dayandırılan bu kararların, protestolara ilişkin bilgi ve güncellemeler paylaşan ya da hükümeti eleştiren içerikler yayımlayan hesapları özellikle hedef aldığı açıkça görülüyor. İFÖD’ün EngelliWeb projesi, 19 Mart – 12 Nisan tarihleri arasında engellenen 471 X hesabını belgeledi; toplamda 17,2 milyon takipçiye ulaşan bu hesaplar arasında 1.2 milyon takipçili gazeteci Erk Acarer gibi tanınmış isimlerin hesaplarının yanı sıra 181 bin takipçili Kadın Cinayetlerini Durduracağız gibi tabandan örgütlenmiş feminist gruplarınki de yer alıyor. BTK’nın toplam 1.2 milyon takipçili, öğrenci topluluklarına ait en az 57 hesap ile 500 bin toplam takipçili, kadın örgütlerine ait en az 22 hesaba özellikle odaklanması, niyetin protestocuların koordine olmasını engellemek ve feminist muhalefeti susturmak olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Erişimi engellenen bazı hesapların 10’dan az, bazılarının ise hiç takipçisi yok. İmamoğlu’nun hesabı ise, “ulusal güvenlik” ve “kamu düzeninin korunması” gerekçeleriyle, 24 Nisan tarihli başka bir 8/A kararı uyarınca engellendi. Engellenen hesapların çeşitliliği, bu sansür dalgasının kapsamlı bir biçimde, ayrım gözetmeksizin uygulandığını gösteriyor.

Türkiyeli yetkililer toplumsal gerilimin arttığı anlarda ya da kritik dönemlerde kısıtlayıcı internet yasasına dayanarak sosyal medya platformlarını kontrol altında tutmaya çalışıyorlar ve bu son gelişme de bunun yeni bir örneğini oluşturuyor. Türkiyeli yetkililerin sosyal medyayı, hükümete yönelik eleştirel içeriklerin engellenmesini talep ederek kontrol etme gayreti içinde olduklarını, bu çabaların seçim dönemleri de dahil olmak üzere giderek arttığını daha önce de belgelendirmiştik. Ayrıca sosyal medya şirketlerine, yasal baskılarla nasıl başa çıkabilecekleri, devlet yaptırımlarının insan hakları üzerindeki olası etkilerini nasıl değerlendirmeleri gerektiği ve daha güçlü ve şeffaf bir yaklaşımı nasıl benimseyebilecekleri konusunda somut öneriler sunmuştuk. Ne yazık ki, sosyal medya şirketlerinin verdikleri yanıtların bu önerilerle örtüşmediğini görüyoruz.

X, 23 Mart’ta yaptığı açıklamada, Türkiye’deki haber kuruluşları, gazeteciler, siyasetçiler, öğrenciler ve diğer kişilere ait 700’ü aşkın hesaba erişimin engellenmesine ilişkin BTK’nın talebiyle alınmış çok sayıdaki mahkeme kararına itiraz ettiğini duyurdu. 26 Mart’ta ise, X’in 126 hesaba erişimin engellenmesine yönelik BTK kararına karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunduğu açıklandı. Ancak söz konusu karar, 2025 yılı Şubat ayına aitti ve bu karara Artı Gerçek’in X hesabı üzerinden, mevcut protesto dalgasından önce, İFÖD avukatları tarafından zaten itiraz edilmişti. X’in attığı adımlar bu nedenle mevcut duruma uygun bir karşılık vermekten uzak. Yukarıda da belirtildiği gibi, İFÖD 19 Mart sonrasında en az 471 X hesabının daha engellendiğini belgeledi; bu engellemelere dair yeni bir itirazda bulunulduğuna ilişkin ise herhangi bir açıklama yapılmadı.

X, 8 Mayıs’ta İmamoğlu’nun hesabının engellenmesine ilişkin kendilerine iletilen mahkeme kararını yayımladı; bu karara güçlü biçimde karşı çıktıklarını ve karara itiraz ettiklerini açıkladı, bununla birlikte erişim engelini neden uyguladıklarına ilişkin gerekçeleri kamuoyuyla paylaştı.

Meta, Nisan 2025’te, “Türkiye yasalarını ihlal ettiği öne sürülen içeriklere” ilişkin BTK tarafından iletilen yüzlerce talebe nasıl yanıt verdiğini ortaya koyan bir değerlendirme yayımladı. Bu belgede, söz konusu içeriklerin 5651 sayılı yasanın 8/A maddesi kapsamında bildirildiği belirtiliyor; ancak bu taleplerin bir mahkeme kararı biçiminde olup olmadığına ilişkin bir bilgi yer almıyor. Meta, bu talepler doğrultusunda Facebook ve Instagram’da hükümeti eleştiren ya da LGBTQ topluluğu, müzik grupları, feminist örgütler ve Sedat Peker’le ilgili içeriklere yer veren paylaşımlara, sayfalara, profillere ve gruplara erişimi kısıtladığını açıkladı. Öte yandan, yakın dönemdeki protestolarla ilgili içeriklerin engellenmesine yönelik çok sayıdaki mahkeme kararına ilişkin olarak ise herhangi bir işlem yapmadığını bildirdi. Bununla birlikte Politico, Meta’nın içerik kısıtlama taleplerine uymadığı gerekçesiyle “önemli miktarda” para cezasına çarptırıldığını aktardı.  

İFÖD’ün EngelliWeb projesi, Bluesky’ın 17 Nisan 2025’ten bu yana Türkiye’ye ilişkin 13 hesaba ve bir paylaşıma erişim engeli uyguladığını belgeledi. Ancak bu engellemenin, söz konusu hesaplarda paylaşılan hangi içerik(ler) nedeniyle uygulandığı bilinmiyor.

Meta, TikTok, YouTube ve X, Türkiye’de baskı altında. Bu şirketler, 2021 yılında 5651 sayılı yasaya uyum sağlamak amacıyla Türkiye’de yasal temsilcilikler atadılar. Ancak aynı yasada 2022’de yapılan değişikliklerle, içerik kaldırma ve hesap engelleme taleplerine uymamaları halinde karşı karşıya kalacakları yaptırımlar ağırlaştırıldı; bu da üzerlerindeki baskının belirgin biçimde artmasına yol açtı.

Mart 2025 protestoları sırasında ve sonrasında şirketlerin bu taleplere ne ölçüde uyduğu belirsizliğini korusa da, en güncel şeffaflık raporları içerik kaldırma taleplerine yüksek oranlarda olumlu yanıt verildiğini gösteriyor. Meta’nın Ocak–Haziran ve Temmuz–Aralık 2024 dönemlerini kapsayan şeffaflık raporlarına göre, Instagram Türkiye’nin adli ve idari makamlarından gelen içerik kaldırma taleplerinin %79,15’ine, Facebook ise %42’sine olumlu yanıt verdi. Ancak kaldırılan içeriklerin niteliğine dair bilgi paylaşmadı. TikTok’un Ocak–Haziran 2024 dönemine ait şeffaflık raporu, Türkiye’den gelen taleplerin %91,8’ine uyulduğunu ortaya koyuyor. Google, YouTube’a özel bir oran açıklamamakla birlikte, Temmuz–Aralık 2024 dönemine ait şeffaflık raporunda, tüm ürünleri genelinde BTK’dan gelen taleplerin %77,5’ine uyulduğunu bildirdi. X ise, 2024’ün ilk yarısında %68 olan uyum oranının ikinci yarıda %85,66’ya yükseldiğini rapor etti. Bu oranlar, en hafif ifadeyle kaygı vericidir.

Tavsiyeler

Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri uyarınca, sosyal medya şirketleri insan haklarına saygı göstermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, devletlerin ifade özgürlüğünü uluslararası insan hakları hukukunu ihlal edecek biçimde kısıtlamaya yönelik baskılarına direnmeyi de kapsar. Aşağıda imzası bulunan kuruluşlar, şirketlerinizin bu sorumluluğa uygun davranıp davranmadığını değerlendirmenizi, bu amaçla şirketleriniz tarafından verilen tüm yanıtları gözden geçirmenizi ve aşağıda sıralanan önlemlerin eksiksiz biçimde uygulanmasını ve etkin biçimde izlenmesini sağlamanızı talep etmektedir. 

  • Türkiye makamlarından gelen içerik engelleme taleplerinin, ifade özgürlüğüne ilişkin uluslararası hukuk standartları, şirket politikası ve yerel hukuk çerçevesinde değerlendirilebilmesi için yazılı olarak sunulmasını şart koşun.
  • 5651 sayılı yasanın 8/A maddesi kapsamında iletilen her erişim engeli talebinde, Türkiye makamlarının talebin dayandığı gerekçeleri ve bunu destekleyen kanıtları yazılı olarak sunmasını şart koşun. Bu gerekçede, söz konusu içeriğin yaşam hakkı, halk sağlığı, ulusal güvenlik, suçun önlenmesi, kamu düzeni ya da yasada belirtilen diğer sebepler açısından neden açık, ciddi ve yakın bir tehdit oluşturduğuna ilişkin bir açıklama da yer almalıdır.
  • Erişim engeli kararlarını, siyasal ifadelerin uluslararası hukukta en güçlü korumaya tabi olduğunu dikkate alarak, uluslararası ifade özgürlüğü standartlarına göre değerlendirin.
  • İfade özgürlüğü kapsamında korunan ifadelere erişimin engellenmesine dair kararlara mahkemede itiraz ederek ve uygulamanın kapsamı ile süresini kısıtlayarak direnin.
  • Hükümetin sansür talepleri konusunda şeffaf olun. Şeffaflık, içeriğin barındırıldığı URL’de mevcut olmadığını, engellenme nedeniyle birlikte (örn. bir mahkeme ya da hükümet kararı) kullanıcılara bildirmeyi, ilgili olduğunda kararın ve vaka çalışmalarının (Lumens veritabanı aracılığıyla da) yayınlanmasını da içerir. Bu eylemlerin hızlı bir şekilde kamuoyuna duyurulması, hükümetleri hesap verebilir kılmak ve platformlara ayrı ayrı yönelen gayri resmi baskıyı azaltmak için kilit öneme sahiptir.
  • Yasal ve gayri resmi hükümet baskılarına ilişkin bilgi paylaşımında bulunmak ve özellikle siyasi protesto dönemlerinde aşırı sansür taleplerine karşı ortak bir tutum geliştirmek üzere diğer şirketlerle iletişim kurun.
  • Şirket politikası ve uygulamalarının etkilerini, engelleme kararlarına konu olan içerik veya hesapların bağlamını ve yaptırımların gerçek tehdit ve etkilerini daha iyi anlamak için Türkiye’deki sivil toplumla yakın ilişki ve iletişim halinde olun.

Protestoların Arka Planı

Sosyal medyaya yönelik baskılar, barışçıl protestoları ve muhalif sesleri sindirmeyi amaçlayan daha geniş kapsamlı girişimlerin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. 19 Mart’taki gözaltıların hemen ardından, ülke genelinde yüz binlerce kişi sokaklara döküldü. Yetkililer buna, önce İstanbul’da tüm protestoları yasaklayarak, ardından 21 Mart’ta İzmir ve Ankara’daki yasaklarla karşılık verdi. İmamoğlu, 23 Mart’ta tutuklandı; aynı gün Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından cumhurbaşkanı adayı olarak gösterildi. 

Hükümetin sert müdahalesine rağmen kitlesel protestolar devam etti. Polis, protestocuları ve 12 gazeteciyi gözaltına alırken, ayrım gözetmeyen ve hukuka aykırı şekilde güç kullandı; gazeteciler sonradan serbest bırakıldı. Bu metnin kaleme alındığı sırada, protestolarla bağlantılı olarak yürütülen 20 ceza soruşturması kapsamında 819 kişi hakkında yasal işlem başlatılmış durumdaydı.

Protestolar kapsamında, muhalefet partileri ve öğrenci grupları, hükümetle bağlantılı şirketlere karşı ekonomik boykot çağrısında bulundu; 2 Nisan için bir günlük alışveriş boykotu ilan edildi. 3 Nisan’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu boykotu destekleyen sosyal medya paylaşımları nedeniyle, aralarında oyuncuların da bulunduğu 16 kişi hakkında “nefret ve ayrımcılığı teşvik” ile “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamalarıyla yakalama kararı çıkardı. Gözaltına alınan kişiler serbest bırakıldı, ancak haklarında ceza soruşturması başlatıldı. 

Türkiye’nin internet yasası

Türkiye hükümeti, interneti kontrol altına almak ve muhalif sesleri susturmak amacıyla dijital sansür araçlarından oluşan kapsamlı bir mekanizma oluşturmuş durumda. 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”da 2020 ve 2022 yıllarında yapılan değişiklikler, içerik kaldırma taleplerine uymayan sosyal medya şirketlerine ağır para cezaları ve bant daraltma yaptırımları uygulanmasını öngörüyor.

Ağustos 2024’te Türkiye yetkilileri, herhangi bir resmî açıklama yapmaksızın Instagram’a sekiz gün süreyle keyfi biçimde erişim engeli getirdi. Türkiye daha önce de Twitter, YouTube, Wikipedia ve Google Siteleri’ne erişimi engellemişti. Temmuz ve Ağustos 2024’te ise Wattpad, Roblox ve Discord gibi popüler platformlara erişim engellendi. 

Baskıların artmasıyla birlikte, sosyal medya şirketleri hükümetin taleplerine boyun eğmeye daha yatkın hâle geldi. 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde X ve Meta, Türkiye yetkililerinin bant daraltma tehdidine karşılık olarak içerik engelleme taleplerine uyduklarını kabul etti.

İmzacılar:

  • ARTICLE 19
  • İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD)
  • İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch)